Nosy Fox

Ali Baba ve Kırk Harâmîler

Bir varmış, bir yokmuş. Doğuda uzak bir ülkede Ali Baba adında bir oduncu yaşarmış. Karısıyla birlikte yoksul bir yaşamları varmış. Ali Baba eşeği ile birlikte ormana gider buradan odunları toplar, bu odunları şehre giderek satar bu şekilde para kazanır ve geçimini sağlarmış. Yine günlerden bir gün odun toplamak için ormana gitmiş.
Uzaktan bir sürü atlının ona doğru geldiğini görmüş. Bu adamlar hiç de dost canlısı görünmüyormuş.
Ali Baba:
-”Bu gelenler harâmîler olmalı. Hemen saklanmalıyım.” demiş. Hemen eşeğini çalıların arasında bir ağaca bağlamış. Kendisi de bir ağacın başına çıkmış. Atlılar gelip tam Ali Baba‘nın çıkmış olduğu ağacın altına gelip durmuşlar. Ali Baba adamların hepsini saymış. Tam kırk kişilermiş.
Adamlar ağır çuvalları atlarından indirerek taşımaya başlamışlar. Adamların birinin taşıdığı çuvaldan altın paralar dökülüyormuş. O zaman Ali Baba bu adamların hırsız harâmîler olduğunu anlamış. Bu harâmîlerin başı olan  adam karşıdaki büyük kayanın yanına gidip seslenmiş:
-”Açıl Susam Açıl!” Birden bire hiç beklemediği bir şey olmuş Ali Baba’nın kocaman kaya bir kapı gibi yana açılmış ve bir mağara çıkmış ortaya.
Hırsızlar sırtlarındaki çuvallarla birlikte birer birer bu mağaranın içerisine girmişler.  Son hırsızda girince kapı kendiliğinden kapanmış. Ali Baba gördükleri karşısında şaşkına dönmüş. Az sonra kaya açılmış ve adamlar dışarı çıkmışlar.  Harâmîlerin başı olan adam da çıkınca kapıya dönmüş ve bu kez şöyle demiş:
-”Kapan Susam Kapan!” koca kaya kapanı vermiş. Harâmîler hiç beklemeden atlarına binip oradan gitmişler. Ali Baba, hırsız harâmîlerin gitmesinin ardından ağaçtan inmiş. Doğruca karşıdaki koca kayanın yanına gitmiş. Aklında tuttuğu sözleri söylemiş:
-“ Açıl Susam Açıl!” Mağaranın kapısı büyük bir gürültü ile açılmış.
Ali Baba çekinerek içeri girmiş. gördükleri karşısında şaşkına dönmüş. İçeride yığın yığın altınlar, elmaslar, gümüşler, içi para dolu sandıklar, değerli kumaşlar sıra sıra dizilmiş duruyormuş. Ali Baba, sağa sola bakmış, kenarda duran çuvallardan üç tanesini sırtına almış ve mağaradan dışarı çıkmış.
Kayanın karşısına geçip Harâmî başından duyduğu:
– “ Kapan Susam Kapan!” sözlerini söylemiş ve taş bir kapı gibi kapanmış. Ali Baba çuvalları eşeğine yüklemiş ve evin yolunu tutmuş.
Eve gelince çuvalların içindeki altınları hanımına göstermiş. Hanımı çuvalların içerisindeki altınları görünce gözlerine inanamamış. Ali Baba’nın hırsızlık yaptığını düşünmüş.
Hanımı:
-”Nereden buldun bu kadar altını” diye sormuş. Ali Baba neler olduğunu karısına anlatmış. Karısı çok sevinmiş çuvalları tek tek bir tepsinin içine boşaltmaya başlamışlar.
Hanımı:
-”Altınları tek tek saymak istiyorum. Ne kadar paramız var bilelim.” demiş.
Ali Baba:
-”Hayır. Bir çukur kazarak çuvalları gömelim.”
Hanımı:
-”İstersen çıkıp sen bir çukur kaz. Bende kardeşin Kâsım dan bir ölçü tası alayım” demiş.
Ali Baba’nın kardeşi, Kâsım zengin bir tüccarmış. Ama çok para gözmüş. Ali Baba’ya hiç yardım etmiyormuş. Ali Baba, hanımı uyarmış.
-”Orada sakın altınlardan söz etme. Kimse bir şey bilmemeli.” demiş. Karısı, Kâsım’ın evine gitmiş. Kapıyı Kâsım açmış ve ondan bir ölçek tası istemiş.  Kâsım, Ali Baba ve hanımının çok fakir olduğunu bildiği için hemen sormuş:
-”Ne yapacaksın ölçü tasını, Sizin hiç paranız yok ki” demiş. Karısı hemen bir yalan uydurmuş. Kâsım bu yana pek inanmamış. Gizlice ölçü tasının altına biraz bal sürmüş ve Ali Baba’nın karısına vermiş. Ali Baba’nın karısı eve dönünce birlikte altınları saymaya başlamışlar.
Ali Baba da saydıkları altınları kazdığı kuyuya gömüyormuş. Bütün altınları ölçüp, çukura gömdükten sonra Ali Baba’nın karısı ölçü tasını, Kâsım’a tekrar geri götürmüş. Ama tasın altına yapışan altını fark etmemiş. Kâsım tası almış ve tasın altına yapışan kocaman altını görünce şaşırıp kalmış tabii.
Gece olmuş Kâsım yatağa girmiş ama bir türlü gözüne uyku girmemiş. Sürekli ‘Ali Baba bu altınları nereden buldu ki’ diye aklından geçirip duruyormuş. Sabah olunca erkenden Ali Baba’nın yanına gitmiş. Tasın altına yapışan altını göstermiş ve:
-”Bana bak Ali Baba hani sen fakirdin. Bu altını nereden buldun çabuk söyle.” Ali Baba, kardeşinin bu altınlardan başkalarına bahsetmemesi için olan biten bütün her şeyi anlatmış.
Kâsım:
-”Eğer bu mağaranın yerini bana göstermezsen. Seni Harâmîlere şikayet ederim.” demiş Ali Baba’ya.
Ali Baba :
-”Ama. Kâsım!” demiş ve Kâsım’ın söylediğini yapacağını bildiği için mecburen Kâsım ile birlikte Mağaraya doğru yola düşmüşler.  Mağaranın yanına gelince Ali Baba:
-”İşte mağara bu kayanın arkasında. Şimdi hemen buradan gidelim. Harâmîler her an gelebilir.” demiş ve evlerine geri dönmüşler.
Kâsım’ın aklı mağarada kalmış. Hemen evden iki tane katır alarak mağaraya gitmiş. Burada Ali baba’dan öğrendiği sihirli kelimeleri söylemiş:
-”Açıl Susam Açıl” bundan sonra Kaya büyük bir gürültü ile kapı gibi açılmış. Kâsım hayretler içerisinde kapıdan içeri girmiş. Gördüğü şeyler karşısında neredeyse küçük dilini yutacakmış.
Işıl ışıl parlayan altınlar gözlerini kamaştırıyormuş. Yanında getirdiği torbalara doldurabildiği kadar altın doldurmuş. Torbalarda altın koyacak yer kalmayınca mağaranın kapısına gitmiş. Ama kapı kapalıymış. İşin kötüsü dev kayayı yerinden oynatacak kelimeleri unutuvermiş. Aklına gelen sözleri uydurarak söylemiş:
-”Açıl Kapı Açıl”
-”Açıl Kaya Açıl”
-”Açıl Buğday Açıl”
-”Açıl Çörek Otu Açıl”
Ne söylerse söylesin kapı bir türlü açılmamış. Korkudan kalbi hızla çarpmaya başlamış. Başka bir çıkış kapısı aramış ama bulamamış. Biraz sonra harâmîler mağaralarına gelmişler. Kâsım’ın katırlarını görüp şüphelenmişler.
Hepsi kılıçlarını çıkarmış ve Harâmîlerin başı olan adam:
-”Açıl Susam Açıl” diye kayaya seslenmiş ve kaya açılmış. Kâsım, mağaranın dışındaki sesleri duyunca hemen mağara içerisinde altınların arasına saklanmaya çalışmış. Ancak harâmîler tüm mağarayı arayıp Kâsım’ı bulmuşlar ve orada cezasını vermişler. 
Harâmîlerin Başı:
-”Demek altınlarımızı çalan hırsız buymuş.”
Akşam olmuş Kâsım eve dönmeyince karısı çok endişelenmiş. Ali Baba’nın evine giderek yardım istemiş. Ali Baba da, Kâsım’ın başına ne geldiğini merak etmiş ve doğruca Harâmîlerin mağarasına doğru yola çıkmış. Mağaranın yanına geldiğinde katırları görmüş.
O zaman kardeşi Kâsım’ın içeride olduğu ve harâmîler tarafından öldürüldüğünü anlamış. Ali Baba mağaranın yanından ayrılarak eve gelmiş ve hanımını da alarak doğruca Kâsım’ın evine gitmiş ve tüm olan biteni Kâsım’ın karısına anlatmış. Bu olaydan kimseye söz etmemeye söz vermişler. Bir süre sonra Ali Baba ve karısı Kâsım’ın evine yerleşmişler. Onun dükkanını büyütmüşler. Zenginliklerine zenginlik katmışlar.
Bu arada Harâmî başı mağaradaki altınlarının sürekli azaldığını fark etmiş. Harâmîlerden birini görevlendirmiş.
-”Şehire git. Son zamanlarda çok zengin olan ve çok para harcayan kim var tespit et.” demiş. Harâmî, pazar yerini dolaşırken Ali Baba’nın elinde çok altın para ile alışveriş yaptığını fark etmiş. Ali Baba’yı evine kadar takip etmiş ve Ali Baba evine girince de evinin kapısını işaretlemiş.
Hava kararınca hayvanlara yem vermek için dışarı çıkan Kâsım’ın karısı eve girerken harâmînin kapıya koyduğu işareti görmüş. Kötü bir şeyler olacağını anlamış. Sonrada bir küp boya almış ve tüm sokaktaki evlerin kapısını aynı şekilde işaretlemiş. Sabah olunca Kırk harâmîler Ali Baba’nın evinin olduğu sokağa gelmişler.
Ama tüm evlerde aynı işaretin olduğun görünce, Harâmî Başı görevlendirdiği harâmîye dönerek hangisi bu adamın evi diye sormuş ancak işareti koyan harâmî kem küm etmiş başka bir şey diyememiş ve çaresizce geri dönmüşler. Harâmî başı altınlarını çalan adamı bulmaya kararlıymış. Kılık değiştirerek pazarda dolaşmaya başlamış. Sonunda Ali Baba’yı bulmuş. Ali Baba’yı evine kadar takip etmiş. Kapıyı çalmış ve kapıyı Ali Baba açmış. Harâmî Başı:
-”Çok uzak yoldan geldim. Pazarda satmak için küp küp zeytinyağı getirmiştim. Duydum ki buraların en zengin tüccarı sizsiniz. Belki siz almak istersiniz.”
Ali Baba, tüccar olduğunu düşündüğü Harâmî başını akam evine davet etmiş. Harâmî Başı akşam olunca 40 küp zeytin yağını Ali Baba’nın evine taşımış.
Ali Baba da hizmetçilerine çok güzel bir sofra kurdurmuş. Ali Baba harâmî başını gece evinde misafir etmek istemiş. Tabii Harâmî Başı bu teklifi hemencecik kabul etmiş. Ali Baba ve Harâmî Başı yemek yerken, Kâsım’ın kurnaz karısı, zeytinyağlarına bakmak için küplerin yanına gitmiş. Tam o anda küplerin içerisinden gelen sesler duymuş. Küplerden gelen seslerde ‘ Çıkalım mı? ’, ‘Hayır. Daha zamanı gelmedi. ’
Küplerde zeytinyağı yerine Harâmîler olduğunu fark eden Kâsım’ın hanımı, bunun bir tuzak olduğunu anlamış. Hemen mutfağa gitmiş ve koca bir kazan yağ kaynatmış. Sonra tekrar küplerin yanına gelmiş. Küplerin kapağını tek tek açarak, kızgın yağı küplerin içerisindeki adamların üzerine dökmüş. Tabii harâmîler hiç seslerini çıkarmadan küpün içerisinde haşlanmışlar.
Gece yarısı herkes uykuya daldığında, Harâmîlerin Başı küplerin yanına gelmiş ve :
-”Çıkabilirsiniz” demiş. Küplerden ses gelmeyince tekrar sormuş:
-”Uyuyor musunuz yoksa?” Yine cevap gelmeyince küplerden birinin kapağını açmış. Gördüğü şey karşısında dehşete düşmüş. Kendisinin de yakalanacağını anlayıp hemen evden kaçmış ve bir daha da hiç geri dönmemiş.
Sabah olunca Kâsım’ın karısı olan biteni Ali Baba’ya anlatmış. Ali Baba ve ailesi artık harâmîlerden korkmadan hayatlarının sonuna kadar zengin ve mutlu yaşamışlar.

Alışveriş Sepeti

close
error: